Müskülpesent Heyet Nümayişi
Günlerden maddeci zihniyet ideali
Makberlerde mükellef geçmiş asırlar
Asr-ı saadete mani soysuz gâfili
Müteakip menfaat Tadili Erkan’a hazırlar
Çiçekler de ister tabii itidal sevgi
Tıpkı ne çok ne az su sevdiği gibi
Az güneşte kurur çokta solarmış
İnsan dediğimiz isyankâr, aşikarmış
Münazara mevzuu değildir İslam
Müzmin hayalperest duygular vesselam
Davama müdahil tezahür itham
Düşlere kabus oluyor geçiş muntazam
Böyle bir çağın olmak insanı
İmtihan olarak yetermiş bize
Kendi kuyruğunu ağzına almış yılanı
Batıldan aşina mahzun empoze...
“AH BU ŞARKILAR”
Zamansızdır ya hani ayrılıklar,
Tam da o an kapanır bütün kapılar,
Hayat seni fazlasıyla yorar,
İşte o zaman yetişir imdada şarkılar.
Gözlerin gelmeyecek sevgiliyi arar;
Ona olan hasretin tüm benliğini sarar,
Artık acıtmayacağını sandığında daha fazla yakar.
Bir ihtiyaca dönüşür o an şarkılar.
Güzel bir melodi ile bambaşkadır sabahlar,
Gözünün önüne gelir tüm hatıralar,
Ve ardından… içli içli ağlamalar.
Ne yapardık, olmasaydı şarkılar?
Hüzünlü bir akşamüstü radyoda Sezen çalar,
Sen tam düşüncelere dalmışken yağmur yağar,
Bazı kabuk tutmamış yaralar kanar,
Belki de sırf bu yüzden vardır, şarkılar.
Sana Şiir (Gidişin)
Gönülden vuruldum bir poyraza,
Esir etti beni kara kışta ayaza.
Kara sevdasında başka baharlar varmış da,
Sevdiğim biri var diyememiş bana.
Neyden korktun da sustun?
Gözlerimi hangi sokakta unuttun?
Gidecektin ne diye yokluğuna umut oldun?
Son kez gözlerime bakmadın ya bu da ah sebebim olsun.
Bu satırların hepsi sana,
Ne çabuk başkasını sever oldun?
Hakkımı asla helal etmiyorum sana,
Baharımda goncaydın, bir gece Azrail’im oldun.
Seni, sensiz yaşar oldum.
Gençliğimin baharında soldum.
Sana yar olamadım ya şu Afşin mezarım olsun.
Aldığın her nefes içinde kor olsun bu da sana ahım olsun…
İçimdeki Yalnızlık
Bir ben daha var benim içimde
Bu pisliğe batmış adam ben değilim
Soran olmuyor ki ne derdin var diye
Yalnızlığa mahkum, zavallı biri gibiyim
Ayrılık ne zor şeymiş aslında
Nefes almak dahi insanı yorarmış
Kalp attığı halde yaşamın sonlandığını
İnsan sevdiğinden ayrı kalınca anlarmış
Aradan sayısız zaman geçti
Şimdilerde kendimle baş başayım
İnanır mısın bende neler değişti
Artık yalnızken pek bahtiyarım
Serzeniş
Ruhumda varken ince bir sızı
Gelir aklıma sapladığın bıçağın acısı
Hislerim bağırır acıklı acıklı
Duy ki bilesin bende bıraktığın yaraları
Sen zannediyorsun şimdi unuttum seni
Unutmadım aksine her gün andım ismini
Bakıştım odamdaki resminle saatlerce
Gözlerimden de alamadım kinimi günlerce
Aşkın başta bir ilaçmış uyutan
Acıtan ama acısını duyurmayan
İlacın etkisi bitti ; sen gittin
Söyle seven de gerçekten sen miydin?
SİYER KİTAPLARI
Peygamberimizin(s.a.v.) hayatı müslümanların hep merak ettiği bir şey olmuştur. Efendimiz(s.a.v.) hakkında bilgi sahibi olmak isteyen birçok insan var ama nerden nasıl öğreneceklerini bilmiyorlar. İnternet bilgi çöplüğüne dönüşmüş durumda. Bazı bilgileri insan okuyunca gerçek mi diye tereddüt ediyor bu yüzden peygamber efendimiz(s.a.v.) hakkında en doğru bilgiler doğru siyer kitaplarından alınabilir. Tabii doğru kitabı seçmek de önemli. Çünkü bazı kitaplar yazılmış olmak için yazılmış.
Bu konuda benim en başarılı bulduğum kitap Salih Suruç’un “Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı” adlı eseri oldu. Kitabın içeriğine gelirsek kitap Mekke ve Medine dönemi diye iki kitap haline getirilmiş. Hiçbir bilgi kirliliği yapmadan direkt olaya girmiş yazar kitabında. Ayrıca kitap dünyanın en iyi siyeri seçilmiş. Ben de daha önce başka siyer kitapları okumuştum ama anlatım ve içerik kalitesi sebebiyle yarım bıraktıklarım olmuştu. Bu kitap ise dil ve üslubuyla çok hoşuma gitti. Yalın bir dille yaşanılan olayları detaylı bir biçimde anlatmış. Siyer okumak isteyen olursa kesinlikle Salih Suruç’un 2 kitaptan oluşan serisini tavsiye ediyorum.